Cuma, Ocak 13, 2006

----- yazı----------
----------tura-----

"gaziyim ben kelepçe yok"

filmden çıktığım anı hatırlıyorum. yere basmıyor, yürümüyordum. bedenim hareket etmiyordu. bir anda aklıma yüklenenleri sindirmeye gayret ediyordum. uğur yücel beklediğimin ötesinde bir film yapmıştı. "gaziyim ben kelepçe yok" sözü memedin kitabı'na doğru götürüyordu. algıları yıkmak için yola çıkmamış ama insana ve bir şeylere tokat atan bir filmdi. tokat gibi çarpıyordu, yürüyemiyordum. sarsılmıştım, irkilmiştim ve fazlasıydı. insana ve insanın öykülerine tersten (aslında düzden) bakmak sarsıcıydı. ustaca işlenmişti, oyunculuklar iz bırakmıştı. filmin müzikleri erkan oğur'un elinden çıkmıştı, inanılmazdı inanılmaz! içime akıyor, içimden akıyordu...

yazı tura'ya yöneltilen eleştirilen başında çok fazla olayın bir filmde işlenmesi vardı. buna her konunun bence hakkını vererek işlendiğini düşündüğüm için katılmıyorum. fakat benim katılmadığıma seyirci katıldı sanıyorum ki gişede pek fazla rağbet gören bir film olmadı. buna karşın katıldığı hemen her festivalde "en iyi film" oluverdi.

filmin ilk kısmında olgun şimşek karşımıza çıkıyor. içine giydiği milli takım forması, belindeki tabancası ve protez bacağıyla simgelediği herşeyi ters çeviriyor. "korkuyorum anne" deyip gözyaşlarıyla annesinin kucağında yatıyor; ama haykırıyor "ben bu bacağı sizin için kaybettim lan! ben sizin için savaştım!" kimle savaştı? düşmanla. düşman kim? göğsünde resmini taşıyan unutulmayan sevgili. (filmde bir kurgu hatası yoktu. yanlışlık başka yerde!)

kenan imirzalıoğlu ikinci kısımda karşımızdaydı. kulağının dinmeyen ağrısını uyarıcılar ile geçiştirmeye çalışıyor, köprüaltlarında ağlıyordu. hayatı başkaları gibi kavrayamıyor, kavradığı yeri de bırakmamak için mücadele ediyordu. kelepçelemeye gelen polislere "gaziyim ben kelepçe yok" diyerek aslında anlamak isteyene çok fazla şey anlatıyor.

bu filmle birlikte homofobiye de kapı aralandı. kıbrıs sorununu insanların gözünden sinemaya taşıyan da yine yazı tura. cüretkar bir film ve uğur yücel'in dediği gibi "filmden sonra da seyirciyi rahatsız etmekten korkmayan" bir film.


filmde yer alan her oyuncunun hakkını vermek lazım. uğur yücel'i de bu kadroyu bir araya getirdiği için kutlamak gerekli. senaryodan, kurguya gelene değin her bir kare için varını yoğunu ortaya koyup türkiye sinemasının en önemli filmlerinden birini çekmiş uğur yücel.

tamamen başka bir yazının konusu aslında uğur yücel ama birkaç söz söylemeden de geçmek istemedim. üç filmle aklıma geliyor eskiye dair. muhsin bey, milyarder ve arabesk. fimografisine baktım şimdi birkaç film daha var. kendisini beğenmiyor, oyunculuğunu beğenmiyor. kapanıyor ve duruyor... eşkiya'ya kadar... eşkiya'dan sonra yine suskun... kameranın arkasını seviyor, deniyor. yeni sinemacılarla birlikte gemide ve lalelide bir azize filmlerinişn müziklerini yapıyor. ikinci bahar'ın ekibini kurduğu gibi ilk yönetmeni de yine uğur yücel. tabi sahalara döndü. eskisinden daha kuvvetli bir dönüş. bu apayrı bir yazının konusu... yazı tura'da tüm birikimlerini ortaya koyup bir film çekti. kazandıklarını, öykülerini, gözlemlerini. büyük bir riskti bu. maddi getirisi asla garanti edilemiyor, bunun yanında filmin başarısı da asla garanti değil. kötüyse ilk sinema filmi kötü olan bir yönetmen olmak... ama kendinden emindi. "bundan sonra sadece sinema var" diyordu film vizyona girmeden. ve kolları çoktan sıvadı bile ramon için!

ilgili bağlantılar:

yazı tura'nın resmi sitesi
yıldırım türker'in film hakkında yazısı
beyazperde.com'un yazı tura sayfası


0 söylenmiş söz var!

Söyleyecek Sözüm Var!

<< anasayfa