Çarşamba, Ocak 18, 2006

hissel tercüme

kapılıp gidiverirsin... gidersin öyle. dönüp baktığında geridekiler seni tatmin etmez. hiç etmez hemde! mutsuzsundur fakat "undo-geri al" tuşu yoktur hayatın. undo düğmesi aramaya, hayatı kolaylaştırıcı plug-inlere alışık bir insansan oturur o tuşu ararsın.bulamazsın ve çözümün bu yazıda değil. ihtimalen öyle bir insan değilsindir. değilsen işin içine neşter girecek ki bu yazı ondan ve akan kandan, kalan izden bahsedecek. kan akacak, ben yazacağım. kendi reddimin kısa bir kesiti okunabilecek bu bloga ulaşanlar tarafından. belki hiç bir şey çağrıştırmayacak, belki de kendilerini kesmeye başlayacak okuyanlar. istatistiklere yansıyacak, bakacağım kim hangi sayfada kaç saniye harcamış. hımm deyip düşüneceğim o saniyeler karşısında. bir futbol yorumcusunun söylediği eril bir söz geldi aklıma. eril benliğimin imhası demek ki hala tam olarak gerçekleşmemiş. şöyle diyordu; "istatistik mini etek gibidir. pek çok şeyi gösterir ama asıl olanı vermez." bir söz daha geldi aklıma kadınları seven adam filminden; "etek boyları kısaldığında herkes sevinmişti, oysa ben üzülmüştüm. çünkü artık daha fazla kısalamazlardı."

hiç vücudunuzda bir yeri neşterle açıp, siz uyumuyorken irin boşalttılar mı? cevabınız evetse anlatacaklarımı daha iyi anlayacaksınız. uyuşmuş bölgeden bahsetmiyorum. morfine rağmen beyninize saplanan korkunç acıdan ve derinizden gelen "cırt" sesi sonrasında boşalan cerahatten bahsediyorum. morfinle uyuşmuş, acı çekmemişseniz eğer, anti-depresan alıp depresyondan çıkmışsınız demektir. mutluluk hormonları uyarılır ve mutluluk aklınıza işlenir. hatta nedensiz harika kahkahalar atabilirsiniz anti-depresan alıyorsanız. almıyorsanız ve depresyon belirtileri varsa, depresyondaysanız işiniz pek kolay değildir. ağlama nöbetleri mi ararsın, efendime söyleyeyim donuklaşma, bön bön bakmamı arasın hepsi seninledir. bundan kurtulmak kolay değildir. adım adım hissedersiniz herşeyi.

konumuza dönelim, cerahatin boşalmasına. acıyla birlikte, cerahat akar ve rahatlarsın. cerahatle birlikte kan akar. sen acıya rağmen rahatlarsın, gevşersin. boşalıverir herşey. fakat unutmamak lazım ki "bitmeden bitmez". geride sana yadigar bir kesik kalır. bir yara izi. bu iz daima seninle olacaktır. bir gün cesedin tanınmaz hale gelirse diş kayıtlarınla birlikte bu derin kesik seni teşhis etmeye yardımcı olabilir. sen izi unutabilirsin. aslında ancak unuttuğunu zannedersin çünkü cerahat akan açık yaraların izi mutlaka kalır. sen yoksaysan bile oradadır, çıplak göründüklerin görür o izi.

hayatı yaşarken de bazen insanın zihni iltihap toplar. sivilce gibi küçük şeyler de olabilir ki önemsemeye gerek yok onları. geçerler. fakat diğer yandan büyük iltihaplar olabilir. cerahat içeriye dolar dolar dolar... orada bir müdahale gerekir; çünkü bu bahsettiğim aslında depresyonda olma halidir. uyuşup çıkmayı seçebilirsin, alırsın anti-depresanlarını şen şakrak, güle oyna devam edersin bir süre sonra. bir diğer yandan eline neşteri alıp sen cerahati akıtabilirsin. cerahat akar, kan akar... rahatlarsın. senin gücün olmaz bazen cerahati akıtmaya. birisi kessin, boşalsın zemeberek diye inlersin. birisi kesip akıtıverir işte. keser ve akar cerahat, kanla birlikte boşalır. çok acı duyarsın. manevi bir acı. duyguların ve algıların kamaşır. ekşi mi ekşi bir elma ısırmışsın gibi bir yüzün olur. iz yine kalacaktır, kaçışın yok. o izle barışman lazım, barışmalısın. o izi taşıayacak gücün olmalı. o iz en az parmakların kadar sendendir. o izi tanıdığın, kabul ettiğin gün kendi benliğindeki bir kayayı parçalamışsın demektir. paramparça kayanın tozları uçar gider. o izi kendinden saydığın gün, o ize sebep olan cerahatin nedenini anlamışsın demektir. ona sebep olacak şeyi bir daha tekrarlamaman gerekir ki aynı acıyı duymayasın, bir iz daha eklemeyesin kendine. cerahati boşaltan da o izi kabullenmeli. o izin var olduğunu kabul etmeli ki iki kişi birbirine tekrar dokunabilsin, izleri saya saya sevişebilsin. yoksa "bir muhalif yel eser/ savurur harman gibi"